21 Mayıs 2015 Perşembe

gece saat 2'de yine sen

Saat epeyi ilerlemiş
-İkiyi beş geçiyor-
Hatırlıyorum sanki.
Kaldırıma çökmüşüz sırt sırta
-oh be dünya-
Arada nefesinden çıkan duman yükseliyor tam başımın üstünden
Tabi hava soğuk
İzliyorum o dumanın çıkışını
Çayları tam karşıdaki eski kahveden söylemişiz
Kahveden gelen sesler var
-Bize iki tavşan kanı-
Emirgan’da simit ve peynirle birlikte iyi gitmez mi hiç?
Yanımızdan geçen insanların ayak sesleri
-tık tık tık tık pıt pıt pat pat-
Kimi acelede kimi galesiz
Sonra denizin yosunu
İkimiz de yüzümüzü yukarı kaldırmışız kısık gözlerle tam güneşe doğru
Sabaharı bu güneş fazla iddialı
Çığlığında martıların kapatıyoruz gözlerimizi
-Wallace yeniden doğmuş sanki-
Ara ara dirseğin dokunur gibi koluma
Tam o anda dursaydı dünya
Bıraksaydı dönmeyi
Zaten ne geldiyse Galileo'nun başına bundan gelmedi mi?
Kalemimi yukarı itiyor her dokunuşunda
Hep o çizgilerdeyim bu ara
Her satırda en az bir tane
Yüzümdeki çizgiler arttıkça silindiler
Bu yüzden nefret ettim yıllardan
Seni unutturmasından
Dünya yuvarlak olmasa mesela
-Sevgili Peder, neden dünya yuvarlaksa insanlar karşılaşamıyor?-
Biz neden karşılaşamıyoruz?
Koskoca okyanuslar karşılaşıyor da
Neden biz yapamıyoruz?
Kıtaları bağlayan köprüler bizi görmedi mi hiç?
Ayrılıkçı coğrafyayı özgür edebiyat kadar sevemedim zaten
Tarih de sinsi sinsi ilerliyor zamana
Hepsi de inat gibi buldurmamaya
Köprüler olmasa da şiirlerde buluşuruz belki.
Ben mesela iki mısra arası bulurum seni
-sen çaresizliğim sen
sen derdim sen-
ne güzel demiş ozan
"bir derdim var bin dermana değişmem".



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder